Merkez Bankası reel sektörün kur riskini sınırlayacak
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), üzerinde çalıştığı Türk lirası (TL) uzlaşmalı vadeli döviz işlemleri ile hem spekülatif alımların bir kısmını engelleyecek hem de reel sektörün kur riskini sınırlayacak.
A+A-
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), üzerinde çalıştığı Türk lirası (TL) uzlaşmalı vadeli döviz işlemleri ile hem spekülatif alımların bir kısmını engelleyecek hem de reel sektörün kur riskini sınırlayacak.
TCMB'nin reel sektörün kur riskinin yönetilmesi amacıyla yeni bir ürün üzerinde çalışmaya başladığını açıklaması, bu enstrümanın niteliği, nasıl çalışacağı ve sonuçlarının neler olabileceği tartışmalarını da beraberinde getirdi.
Merkez Bankası, üzerinde çalıştığı TL uzlaşmalı vadeli döviz işlemleri ile rezervlerini azaltmadan spekülatif kur talebini sınırlarken, aynı zamanda döviz pozisyon açığı olan reel sektörün de kurlardaki aşırı oynaklıktan zarar etmesinin önüne geçecek.
Analistler, döviz kuru ile borçlanma dinamiklerinin kur riskinden korunma (hedge) mekanizmasını önemli hale getirdiğini belirterek, özel sektörün 200 milyar doları aşan döviz pozisyon açığı göz önüne alındığında bu enstrümanların makroekonomi ve finansal istikrar için ne kadar önemli olduğunun anlaşılabileceğini ifade etti.
Yeni mekanizmanın nasıl çalışacağına ilişkin yapılan değerlendirmeler, Merkez Bankası'nın TL uzlaşmalı döviz vadeli işlemler için belirli vade ve kur seviyesinden piyasa yapıcı bankalara düzenleyeceği ihaleler ile talep toplaması yönünde yoğunlaşıyor.
Söz konusu mekanizmayı bankalar üzerinden kullanan reel sektör, döviz kuru borcuna ilişkin risklerini belli bir seviyede sabitleyebilecek ve hala devam eden vadeli işlemlerden farklı olarak da vade sonunda döviz kuru talebi oluşturmayacak.
Döviz kurunun, vadeli işlem ile belirlenen vadede daha yüksek bir seviyede olması durumunda oluşacak zararın Merkez Bankası tarafından üstleneceği belirtilirken, söz konusu zararın, Merkez Bankası'nın rezervleri ve karlı işlemleri dikkate alındığında çok önemli bir tutar olmayacağı tahmin ediliyor.
TCMB, veri setini de güçlendiriyor
Reel sektörün döviz borçluluğunun yüksek olması, kurlardaki oynaklıklarda çok ciddi zararlar yazmasına neden oluyor.
Şirketlerin finansal giderlerinin 2015 yılından bu yana hızlı şekilde arttığı görülüyor. Özellikle ABD Merkez Bankası'nın (Fed) parasal genişlemeden çıkış ve faiz artırım beklentilerinin artmaya başladığı 2013'ten bu yana kur ve faizlerde dönem dönem artan oynaklıklar finansman giderlerinin, sanayi kuruluşlarının karlılıklarında temel belirleyicilerden biri olmasına neden oldu.
Merkez Bankası, uzun süredir finansal istikrarın korunması için reel sektörün risklerinin hedge edilmesinin önemine dikkati çekerken, ihracatçıları desteklemek ve elindeki veri setini güçlendirmek için de düzenlemeler yapıyor.
Ekim ayında reeskont kredilerinin geri ödemesinde kuru sabitleme ve Rezerv Opsiyon Mekanizması'nda yaptığı değişikliklerin ardından son olarak da çalışmalarına başladığı TL uzlaşmalı döviz vadeli işlemler ile ihracatçılar başta olmak üzere reel sektöre desteğini sürdüren Merkez Bankası, torba yasa ile kanunlaşan döviz işlemleri ile ilgili bilgi toplama düzenlemesiyle de veri setini güçlendirecek.
Merkez Bankası'nın, gerçek ve tüzel kişilerin döviz pozisyonunu etkileyen işlemlerini izlemek amacıyla belirleyeceği gerçek ile tüzel kişilerden her türlü bilgi ve belgeyi isteyebileceği, aynı zamanda bu bilgi ve belgelerin kapsamı, toplanması ve izlenme yöntemi, doğruluğunun denetimi, paylaşımı, destek hizmeti temini de dahil usul ve esasları belirleyebileceğine ilişkin yasa düzenlemesi de TBMM'de kabul edildi.
"Spekülatif döviz talebini sınırlamada faydası olabilir"
AA Analisti, ekonomist Haluk Bürümcekçi, TCMB’nin üzerinde çalıştığı TL uzlaşmalı döviz vadeli işleminin, Brezilya’da uzun yıllardır uygulanan NDF (non-deliverable forward contract) işlemlerine benzediğini ifade ederek, "TL uzlaşmalı vadeli döviz işleminin en önemli özelliği, klasik döviz işlemlerinden farklı olarak spot piyasada veya ileri vadede anapara (döviz) değişimi söz konusu olmaması. İşlem vadesinde, sadece üzerinde uzlaşılan kur ile o günkü kur arasındaki farkın yol açacağı TL hareketi gerçekleşecek." diye konuştu.
Bürümcekçi, TL uzlaşmalı vadeli işlemin vade sonunda kurun, üzerinde uzlaşılan seviyeden daha yüksek olması durumunda TCMB'nin aradaki farkı TL olarak ödeyeceğini, düşük olması durumunda karşı tarafın TCMB’ye ödeyeceğini, söz konusu enstrümanın büyük olasılıkla ihale yoluyla bankalara sunulacağını bildirdi.
Bu işlemlerin döviz anapara değişimi içermemesi nedeniyle TCMB'nin brüt ve net döviz rezervlerinde bir azalış olmayacağını vurgulayan Bürümcekçi, yeni mekanizmanın döviz anapara değişimi içermediğinden gerçek döviz talebini (ithalat, dış kredi geri ödemesi, portföy çıkışı gibi) karşılamada yardımı olamayacağını savundu.
Bürümcekçi, devamla şunları kaydetti:
"Buna karşılık spekülatif döviz talebini sınırlamada faydası olabilir. Döviz rezervlerinde bir azalışa yol açmayacak ama bu işlemler ulaşacağı boyuta bağlı olarak TCMB’nin kur riskini artırmış olacak. Ancak Merkez Bankası, mevcut durumda net döviz pozisyon fazlası taşıdığı, bundan kar ettiğinden ve APİ işlemleri ile de yüksek gelir elde ettiğinden bu maliyeti karşılama cesareti bulmuş olabilir. Yine de belki ileride bütçeye bu işlemler nedeniyle görev zararı ayırmak gerekebilir. Bankalar, aynı işlemi, karşı taraf olan şirketlere önererek reel sektörün kur riskini azaltmasına ve vadeli işlem piyasasının derinleşmesine de yardımcı olacak."
"Faiz politikasını ikame edici değil, destekleyici bir araç"
İş Portföy Başekonomisti Nilüfer Sezgin de kurdaki oynaklığın yükselmeye başladığı dönemlerde, döviz borcu olan şirketlerin hem hedge amaçlı hem de spekülatif maksatlı döviz taleplerinin arttığını, kurdaki yükseliş döngüsünü daha da fazla beslediğini söyledi.
Sezgin, Merkez Bankası'nın TL uzlaşmalı vadeli döviz işlemlerinin böyle dönemlerde oynaklığı azaltıcı bir rolü olabileceğini vurgulayarak, şöyle devam etti:
"Bilindiği üzere, şirketler döviz borçlarını hedge etmek için bankalarla halihazırda vadeli döviz kontratları yapmaktadır. Ancak bankalar, vadeli döviz satış kontratı yaptığı durumda kendi döviz pozisyonu riskini kapatabilmek için piyasadan döviz almaktadır. Merkez Bankası, vadeli döviz satım kontratı yaptığında ise döviz pozisyonu riskini kapatmak üzere herhangi bir işlem yapma gereği duymayacağından mekanizmanın, piyasadaki döviz pozisyonunu destekleyici bir rolü olabilecektir."
Sezgin, Merkez Bankası kontratlarının, vade gününde anapara değişimi olmayacak şekilde tasarlandığı için şirketlerin borç yükümlülüklerine yönelik gerçek döviz talebini ortadan kaldırmayacağını ancak oynaklıkları frenleyecek bir mekanizma olarak görülmesi gerektiğini söyledi.
Bu yılın ilk aylarında Meksika’da bu metodun uygulanacağına dair açıklama yapılmasıyla birlikte para biriminde güçlenme eğilimi olduğunu belirten Sezgin, Merkez Bankası'nın vadeli döviz işlemlerinin miktarının ulaşabileceği seviyenin önemli olacağını vurguladı.
TL uzlaşmalı vadeli döviz işlemleri ile ilgili açıklama yapılmasının ardından piyasada faiz artırım beklentilerinin azaldığını belirten Sezgin, şunları kaydetti:
"Fiili olarak döviz satım kontratlarının ihaleleri başladığında, oluşacak piyasa etkisi ile daha net bir değerlendirme yapılabilecektir. Bununla birlikte enflasyonun temel eğilimine dair dinamikler para politikasının temkinli bir yaklaşımda olmasını gerektirmektedir. Vadeli döviz işlemlerinin faiz politikasını ikame edici değil, destekleyici bir araç olarak kullanılacağını düşünüyoruz."
YORUM YAZ