Türkiye AB’nin Stratejik Pusulası’na neden tepki gösterdi?
Türkiye Avrupa Birliği'nin (AB) 21 Mart'ta onaylayarak kamuoyuna duyurduğu "Güvenlik ve Savunma için Stratejik Pusula" metnine tepki gösterdi.
AB, çalışmalarını uzun süredir yürüttüğü ve Rusya'nın Ukrayna'ya saldırmasının ardından üzerinde değişiklikler yaparak tamamladığı Stratejik Pusula metnini 21 Mart'ta onayladı ve kamuoyuna ilan etti.
BBC Türkçe'nin haberine göre Avrupa'nın güvenliği için AB'nin kendi kaynaklarıyla atılacak adımları ve değişen güvenlik vizyonunu somutlayan belge özellikle Ukrayna Savaşı'na atıfta bulunarak, AB ülkelerinin başta NATO ortaklarıyla beraber Avrupa'da barışın tesisi için görülmemiş bir çaba içinde olduğunu vurguladı.
AB, Stratejik Pusula sayesinde üye ülkelerin karşı karşıya kaldığı tehditler ve sınamaları birlikte değerlendirme, güvenlik ve savunma alanında daha da uyumlu hareket etme, birliğin ve AB vatandaşlarının güvenliği açısından yeni yollar ve yöntemleri belirleme ve bu alanlarda ilerleme için açık hedefleri tespit etme amaçlarına ulaşmayı hedefliyor.
Bu amaçlara ulaşmak için de "eylem, güvenlik, yatırım ve ortaklar" başlığıyla dört kısımdan oluşan bir politika uygulayacağını kayda geçiren AB, özellikle kısa vadede 5 bin kişilik AB Acil Müdahale Kapasitesi geliştirmeyi ve Ortak Güvenlik ve Savunma Politikası kapsamındaki misyonlarını etkinleştirmeyi içeren somut adımları da atacağını belirtiyor.
Türkiye'yi ilgilendiren kısım "ortaklar" başlığında. Metinde AB'ye aday ülke olarak bahsedilmeyen Türkiye, sadece ortaklar kısmında yer alıyor.
"Ortak tehditler ve sınamalara karşı ortaklarımızla işbirliğimizi güçlendirmeliyiz" vurgusunun yapıldığı metnin giriş bölümünde "ABD, Norveç, Kanada, Birleşik Krallık ve Japonya gibi aynı değerlerin ve çıkarların paylaşıldığı ortaklarla işbirliğinin artırılması" hedefi kaydediliyor.
Böylece Türkiye AB tarafından, kendisi gibi NATO üyesi olup da AB'de yer almayan Avrupalı ülkeler Norveç ve İngiltere'den dışlanıp ayrı bir kategoriye konuyor.
Ankara da bu durum dışlayıcı bir tavır olarak görülüyor.
Doğu Akdeniz
47 sayfalık Stratejik Pusula, Türkiye'den iki yerde bahsediyor. İlki "Stratejik Çevremiz" başlıklı bölümün Doğu Akdeniz ile ilgili kısmında. Özellikle 2019 ve 2020 senelerinde Türkiye ile Yunanistan ve Kıbrıs Cumhuriyeti arasında Doğu Akdeniz'de yaşanan deniz yetkilendirme alanlarına ilişkin gerilimin olduğu gibi kaldığını, bunun da AB üye ülkelerin egemenlik haklarına dönük provokatif ve tek taraflı eylemlerden kaynaklandığını belirten Stratejik Pusula, Türkiye'yi düzensiz göçü bir araç olarak kullanmakla da suçluyor.
Metinde, "İyi komşuluk ilkesi doğrultusunda istikrarlı ve güvenli bir ortamın yanı sıra işbirliğine ve karşılıklı yarara dayalı bir ilişkinin sağlanması hem AB'nin hem de Türkiye'nin çıkarınadır" ifadeleri yer alıyor.
Türkiye'nin Dışişleri Bakanlığı açıklaması aracılığıyla gösterdiği tepkinin ana kaynağı da bu ifadeler. Bakanlık'tan yapılan yazılı açıklamada, metnin Doğu Akdeniz bölümünün Yunanistan ve Kıbrıs tarafından AB'ye dikte ettirildiği görüşü belirtilirken, pusulanın bu haliyle "uluslararası hukuka, teamüle ve hatta AB'nin kendi müktesebatına aykırı ve gerçeklikten kopuk olduğu" kaydedildi.
Ankara: AB çözümlerin değil sorunların parçası olacak
Açıklamada, "Bu anlayışla doğru yönü göstermekten şaşarak 'pusula' olmaktan çıkan belgeyi 'stratejik' olarak görebilmek de güçtür. Bu belgenin AB'yi Doğu Akdeniz'de, çözümlerin değil, sorunların parçası yapacağı ve doğru stratejilere taşımayacağı aşikardır" değerlendirmesi de yapıldı.
Ankara bu paragrafın tamamen Yunanistan ve Kıbrıs Cumhuriyeti tarafından metne konduğunu düşünüyor, Brüksel'in bunu engellemeden metne yansıtmasını stratejik değil politik bir yansıma olarak görüyor ve AB'yi dar bakışına sahip olmakla suçluyor.
AB'nin Yunanistan'ın AB metinlerine de giren mültecileri geri itme eylemlerini göz ardı ederek Türkiye'yi düzensiz göçmenleri kullandığını iddia etmesi de Ankara'nın tepki gösterdiği ifadeler arasında.
İkinci referans: Ortaklarla ilişki
Türkiye'nin metinde ikinci kez kullanıldığı bölüm, ortaklarla kurulacak işbirliği bölümünde. Metinde şu ifadelere yer veriliyor:
"CSDP (Ortak Güvenlik ve Savunma Politikası) misyon ve operasyonlarına katkıda bulunan Türkiye ile ortak çıkar alanlarında işbirliği yapmaya devam edeceğiz. Karşılıklı yarar sağlayan bir ortaklık geliştirmeye bağlıyız ancak bu, Türkiye'nin 25 Mart 2021 tarihli AB Konseyi açıklamasına uygun olarak, işbirliği yolunda ilerlemek, sürekli gerilimi azaltmak ve AB endişelerini ele almak için Türkiye'nin vereceği eşit taahhüdü gerektiriyor."
AB'nin dile getirdiği Mart 2021 tarihli AB toplantısı deklarasyonu, genel olarak Türkiye ile AB arasında yaşanan Doğu Akdeniz bunalımının konunu muhataplarınca diyalog yoluyla ele alınmasını içeriyor ve gerilimin tekrar etmemesi koşuluna bağlı olarak Türkiye ile belirlenen pozitif gündemin yaşama geçirilebileceği mesajını veriyor.
Stratejik amaçlar için geliştirilen bu metne Yunanistan ve Kıbrıs'ın mevcut konjonktürde Türkiye ile yaşadıkları sorunu tek taraflı bir dille aktarılması da Ankara'nın tepki gösterdiği unsurlar arasında.
NATO ortaklığı vurgulanmadı
Ankara'nın tepki gösterdiği bir başka unsur ise Türkiye'ye ve temsil ettiği bölgesel ve kurumsal kimliğe yeterince vurgu yapılmaması. Bu durum Dışişleri Bakanlığı tarafından yapılan açıklamaya, "Son günlerde yaşanan gelişmeler göz önüne alındığında, belgenin gerçekleri ve doğruları bu şekilde ıskalamış olması ve tam üyelik adayı olan bir NATO müttefikini bu denli sığ bir bakışla ele alması AB için bir vizyonsuzluk ve talihsizliktir" ifadeleriyle yansıdı.
Son günlerde yaşanan gelişmelerden Ukrayna'da Rusya'nın işgaliyle başlayan savaşı kasteden Ankara, AB Stratejik Pusulası'nın bu durumu dikkati alarak yazması beklentisindeydi.
Metnin yazılım sürecinde ve özellikle Ukrayna krizinin patlamasından sonra AB ile temaslarını artıran Türkiye'nin, Stratejik Pusula'da kullanılacak ifadelerin daha yapıcı olması ve günlük siyasi gerilimi yansıtmama beklentisini dile getirdiği kaydediliyor.
NATO'ya alternatif değil, tamamlayıcı
AB'nin tüm bu çabalarına karşın kendi güvenliğini NATO'suz karşılayamayacağının metinde yer alması ve AB'nin güvenlik açısından yaptıklarının NATO'ya alternatif değil tamamlayıcı olduğu ifadesine yer verilmesine dikkat çekiliyor.
İsveç, Finlandiya ve Avusturya gibi üyeleri dışında hemen hepsi NATO üyesi olan AB ülkeleri, NATO-AB işbirliğinin daha da geliştirilmesini ve ittifakın askeri kapasitesinden yararlanmak istiyor.
Ancak bunun tam ve etkin uygulanması için başta Türkiye olmak üzere AB üyesi olmayan müttefiklerle daha kapsamlı bir ortaklık kurmak durumundalar.
Kıbrıs Sorunu'nun çözülememiş olması, Ege'de Türk-Yunan anlaşmazlığının sürüyor olması, AB-NATO işbirliğinin istenilen şekilde gelişmesine engel olmaya devam ediyor.