Türkiye'nin yerel para notu düştü
Standard and Poor's Türkiye'nin yerel para cinsinden uzun ve kısa vadeli notunu 'BBB/A-2' seviyesinden 'BBB-/A-3'seviyesine düşürdü
Standard and Poor's Türkiye'nin yerel para cinsinden uzun ve kısa vadeli notunu 'BBB/A-2' seviyesinden 'BBB-/A-3'seviyesine düşürdü. Alınan kararda TCMB'nin bağımsızlığına yönelik olarak oluşan tehditlerin etkili olduğu ifade edildi.
Kurum aynı zamanda Türkiye'nin yabancı para cinsinden hakim kredi notunu görece olarak daha düşük kamu borç seviyesi ve güçlü ihracatı nedeniyle 'BB+/B'olarak onayladığını bildirdi.
Türkiye'nin yüksek dış borç seviyesi ve kurumlar üzerindeki baskılar nedeniyle yerel ve yabancı para cinsinden notların görünümü ise negatif olarak korundu.
S&P'nin raporunda şöyle denildi:
8 Mayıs 2015 itibarıyla Standard & Poor's Ratings Services Türkiye Cumhuriyeti'nin uzun ve kısa vadeli yerel para cinsinden notlarını 'BBB/A2' seviyesinden 'BBB-/A-3'seviyesine düşürdü. Ayırca Türkiye'nin kendisi tarafından talep edilmemiş ulusal ölçek uzun ve kısa vadeli notu 'trAAA/trA-1' olark yine kendisi tarafından talep edilmemiş uzun ve kısa vadeli yabancı para cinsinden hakim kredi notu 'BB+/B' olarak onaylandı. Notların görünümünü ise negatif olarak koruyoruz.
Türkiye'nin yerel para cinsinden notunu düşürmemiz Türkiye Merkez Bankası'nın operasyonel bağımsızlığına yönelik sınırlamaların arttığı değerlendirmemiZden kaynaklanıyor. Bu durumun para otoritesinin döviz kurlarında artan volatilite karşısında fiyat istikrarını sağlama görevini yerine getirebilmesine yönelik bir tehdit olduğunu düşünüyoruz."
Döviz piyasalarında artan ve daha az şeffaf bir para politikasının yansıması olan volatilitenin bir diğer sonucu da finansal sektörün mevduat tabanının yeniden dolarize hale gelmesi oluyor. Genel olarak bizim değerlendirmemiz merkez bankasının kredibilitesine yönelik artan tehditlerin, parsal geniş kanallarının zayıflamasına ve TL'nin statüsüne
zarar vermesine neden olduğu yönünedir. Bu durum Türkiye'nin yüksek düzeydeki dış borç stoğunu refinanse etmesine yönelik daha büyük bir risk oluşturmaktadır.
Türkiye'nin görece olarak daha derin bir sermaye piyasasına sahip olması parasal esnekliğe fayda sağlarken, karmaşık parasal çerçevenin - bir kaç farklı faiz oranı ve alışılmadık derecede geniş faiz koridoru yüzünden- görece olarak daha az etkin bir yapı oluşturuyor ve döviz kurlarındaki yüksek volatilitenin enflasyona daha çok etki etmesine neden oluyor.
Yabancı para cinsinden notun onaylanması bizim temel senaryomuzda 2015 ila 2018 yıllarında yıllık yüzde 3 oranında büyüme yaşanacağı, dış borç ölçümlerinin kademeli olarak istikrarlılaşacağı Türkiye'nin kaldıraçlı özel sektör şirketleri ve bankalarının mali desteğe ihtiyaç duymayacağı beklentimizi yansıtıyor.
Bizim görüşümüze göre yetkililer temel riskleri doğru belirlediler. Özellikle Türkiye'nin yüksek ve tekrarlayan açıkları konusunda. Hükümetin onuncu ve hırslı kalkınma planı mantık olarak yerel tasarrufları atracak ve ithal enerji maliyetlerini düşürecek yönde oluştu. Bir yandan da kadınların oldukça düşük olan işgücüne katılım oranını artırmayı ve kayıt dışı ekonomiyi azaltmayı hedefliyor.
Bununla birlikte Kalkınma Planı'nın 2013 yazında açıklanmasından bu yana programın hayata geçirilmesi yönünde atılan adımlar sınırlı düzeyde oldu. 7 Haziran tarihinde yapılacak olan seçimlerden sonra uygulamaya hız verilmesi halinde bu Türkiye'nin cari açık veren ekonomik büyüme modelinden uzaklaşmasını sağlayabilir ki bu model halen dışarıdan yüklü miktarda borçlanmayı gerektiriyor.
Türk ekonomisi halen diğer gelişen piyasalara oranla daha fazla yüksek dış borç ve düşük döviz rezervi seviyelerine sahip olmaya devam ediyor. 2015 sonu itibarıyla Türkiye'nin dış borçlarının cari işlemlerin 1.4 katı olacağını öngörüyoruz ki bu oran Güney Afrika için 0.3, Brezilya için 0.4 ve Macaristan için 0.5 seviyesinde.
2015 Şubat sonu itibarıyla kullanılabilir rezervlerin 45.3 milyar dolar olduğunu hesaplıyoruz ki bu rakam ancak geçen yılın cari açığı kadar bir seviyeyi ifade ediyor. Bu seviyedeki bir uluslararası rezerv ise döviz kurlarında yaşanacak volatiliteye karşı oldukça sınırlı bir tampon ifade ediyor. Kamu mevduatlarını hariç tutarsak, bu rakam 40.8 milyar dolara geriliyor ki bu da 2.4 aylık ithalatı ancak karşılıyor ki bu oranda benzerlere göre çok düşük bir seviyeyi ifade ediyor. Toplam brüt rezervler içinde döviz karşılıklarının oranı Şubat ayında yüzde 65'e yükselmiş durumda ki bu oran 2011 yılında yüzde 37 seviyesindeydi.
Türkiye'nin bankacılık sektöründe kaldıraçlılık halen görece olarak yüksek seviyelerde ve vadeleri de kısa. 2008-2015 yılları arasında bankacılık kesimim net dış borçları 8 milyar dolardan daha az bir artışla 172 milyar dolar oldu dolar bazında ekonomisi ise aynı düzeyde kaldı. Bu durumda şirketlere ve özellikle küçük ve orta ölçekli şirketlere yönelik hızlı kredi artışı Türkiye'nin uzun vadeli büyüme potansiyeli açısından faydalı olabilir. Türk bankacılık sistemini genel olarak iyi sermayelendirilmiş ve iyi yönetilen bir sistem olarak görüyorsak da devlet bankalarının büyüklüüğü ve yarı mali işlemlere katılımları, varlık kalitesinin sistem genelinde sanıldığı kadar homojen olmayacağına işaret ediyor.
Bankalar artan yabancı para cinsinden borçlanmalarını tam olarak hedge etmiş olsalar da bu durum karlılıkların düşüşüne neden olarak hedge pozisyonları karşı riskler ya da ikincil etkiler nedeniyle şirketlerin dış borçları bankaların varlık kalitesini etkileyebilir.
Türk bankalarının konut dışı emlak piyasasından etkilenimi toplam varlıklarının yüzde 7'si ile sınırlı durumda şirketlerin inşaat ve emlak alanındaki etkilenimi birlikte toplam varlıkların yüzde 14.5'i seviyesinde. Bizim görüşümüze göre Türk finansal sistemi daha büyük aşağaı dönüşler halinde özellikle de kurlardaki aşırı hareketlerde buna bağışık kalamayacaktır.
Türkiye'nin notu Hazinenin net kamu kesimi finansman ihtiyacını yerel para cinsinden uzun vadeli ihraçlarla karşılamasından fayda sağlamaktadır Türkiye'nin ekonomik görünümüne ilişkin riskler ısrarcı olmaya devam
ediyor ve bu riskler şunları içeriyor:
-- Türkiye'nin cari açığı 2015 yılında GSYİH'nın yüzde 5.7'si seviyesindeyek bu yıl yüzde 4.6 seviyesine gerilemesini bekliyoruz. Bu açıdan cari işlemler açığı daralıyor olsa da halen yüksek bir seviyede oluşmaya devam edecek demektir.
-- Bu yıl ortalama yüzde 7 seviyesinde olacağını öngördüğümüz enflasyon halen merkez bankasının orta vadeli hedefi olan yüzde 5'in üzerinde kalmaktadır.
-- Türkiye'nin temel fonlama para birimi olan dolarda yaşanan yüzde 22 oranındaki değer artışı şirketler üzerinde baskıları artıracak bir unsur. Şirketlerin dış borçları 2015 Ocak sonu itibarıyla 177.5 milyar dolar olarak tahmin ediliyor ki bu rakam da GSYİH'nın yüzde 22'sine karşılık geliyor.
-- Döviz kurlarında yaşanan değer kaybının rekabet gücünü artırmaya yönelik etkisinin üçte ikisinin 2010 yılından bu yana yaşanan yüksek enflasyon tarafından emildiğini düşünüyoruz.
-- Küresel ekonomik ortamdaki belirsizlikler özellikle de ABD'deki tarihi dip seviyelerdeki faizlerin muhtemel geri dönüşü
Bu dış kırılganlıkları bir ölçüde azaltan bir unsur olarak Türkiye'nin yerel para cinsinden sermaye piyasalarının derinliği gösterilebilir.
Petrol fiyatlarındaki düşüş ekonominin net finansman pozisyonu açısından faydalı olabilir. Petrol fiyaytlarına dair ortalama beklentimizi Brent türü petrol için 102 dolardan 67.5 dolara düşürdükten sonra Türkiye'de cari açığın bu yıl GSYİH'!nın yüzde 4.6'sına gerilemesini ve 2018'de GSYİH'nın yüzde 3.7'si olmasını bekliyoruz. Dış finansman profilinde bir parça toparlanma öngörüyoruz ve dış borç girişine bağlılığın 4 yıllık bir süreçde azalmasın bekliyoruz.
Bizim temel beklentimizde hükümetin sınırlı açıklarla devam etmesi ve 2015-2016 döneminde GSYİH'nın yüzde 1.6'sı olan bu oranın 2018'de yüzde 3'e yükselmesi yer alıyor.
Bununla birlikte mali performans yüksek düzeyde dönemsel oldu ve açıklarda sert satılımlara yol açtı. Örneğin 2009 yılında genel kamu açıkları GSYİH'nın yüzde 5.9'una yükseldi. Bizim temel projeksiyonlarımızda temel borç ölçümlerinin dalgalı bir seyir izleyeceği yer alıyor.
Hükümetin yeni yapısal regorm ajandasını açıklamasına karşın, politika riskleri görmeye devam ediyoruz. ve bu risklerin genel seçimlerden sonra da süreceğini düşünüyoruz. Türkiye'de temel ekonomik kurumlarda, kontrol
ve dengelerin yaşadığı erezyon ve karar verme mekanismzasının merkezileşmesi işdünyası güveni ve ekonomik istikrar açısından risk oluşturuyor.
Bizim orta vadeli GSYİH artışının yüzde 3 olacağı öngörümüz altında işsizliğin
artmasını ve sosyal baskılara neden olmasını bekliyoruz. Son olarak Suriye ve Irak'taki gerginliklerin yayılması olasılığı politika sürecini daha az öngörülebilir hale getirebilir ve daha yüksek mali maliyetlere neden olabilir.
GÖRÜNÜM
Negatif görünüm Türkiye'nin notunu önümüzdeki 6 ila 12 aylık sürede düşürme olasılığımızın enaz üçte bir olduğunu gösteriyor. Eğer Türkiye'nin mali performansı ve borç ölçümleri beklentilerde sapma gösterirse örneğin gelirlerde ani bir durma, yüksek harcama ihtiyacı ya da finansal kesimin istikrarında bozulma gibi unsurlar ödemeler dengesi ya da büyüme şoklarına neden olur ve bu durum küresel likidite koşulları ya da temel ticari ortaklardaki büyüme şokları ile desteklenirse not indirimi gelebilir.
Merkez bankası da dahil olmak üzere Türk kurumlarına yönelik müdahalenin
yoğunlaşması da büyümeyi yavaşlatabilir ve daha düşük notlara neden olabilir.
YORUM YAZ