Artan CDS primi Türkiye için ne anlama geliyor
CDS’lerin (Kredi Temerrüt Takası) seviyesi kredilerin alacaklı tarafından sigortalanması isteğine bağlı olarak hareket eder. Alacaklı vereceği kredinin sigortalanmasını talep ediyorsa borçlunun riskinin (krediyi ödememe ihtimalinin) yükseldiğini düşünüyordur. Bu durumda bu sigorta hizmetini veren kurumun talep edeceği risk primi de yükselir. Tersi durumda bu prim düşecektir. Tabii sigortalama talebi esas olarak ülkenin kredi derecesi (credit rating) ile ilgilidir.
Tarihsel olarak baktığımızda Türkiye’nin CDS primi son beş senede 5 Ocak 2018’de %1,5228 (152,28 baz puan) ile en düşük seviyede ve 6 Nisan 2020 tarihinde de %6,4242 (642,42 baz puan) en yüksek seviye arasında seyretmiştir. Aynı süre içerisinde Türkiye’nin kredi derecesi de yatırım yapılabilir seviyenin altına düşerek BB+ seviyesinden B+ seviyesine düşmüştür.
Aynı dönemde borçlanma piyasalarında dolar bazında 5 yıl vadeli ABD tahvil faiz oranı %1,6 ile %3 arasında dalgalanarak 2020 yılında %0,44 seviyesine gerilemiştir.
Peki, borçlanma piyasalarında faiz oranı düşerken CDS primlerinin yükselmesi ne anlama gelmekte ve Türkiye’ye ne gibi etkileri olacaktır?
Bir yatırımcı beş yıl vadeli ABD tahvili satın aldığında yıllık %0,44 faiz elde edecektir. Aynı yatırımcı Türkiye’nin 5 yıl vadeli USD tahvilini almak istediğinde daha fazla faiz talep edecektir. Riski sigortalamak isterse sigorta firmasına alacağı faizin %6,4242 kısmını sigorta prim olarak ödeyecektir. Sigorta primi olan %6,4242 ile ABD beş yıl vadeli tahvil faiz oranı olan %0,44’ü toplarsak %6,8642 oranına ulaşıyoruz. Yani yatırımcı beş yıl vadeli Türkiye USD tahvili için %6,8642 oranında faiz talep ederse ve bu tahvili sigortalatırsa ABD beş yıl vadeli tahvil faiz oranı olan %0,44 seviyesinde getiri elde edecektir. Yani yatırımcı ekstra bir getiri elde edemeyecektir.
Peki, yatırımcı sıfır ekstra getiri için bununla uğraşır mı? Elbette hayır. O zaman ne olacak? Cevap gayet açık. Türkiye’nin tahvilini almak isteyenler %6,8642’den daha fazla bir faiz (getiri) yani ekstra bir getiri talep edeceklerdir. Ne kadar fark talep edecekler? Bu sorunun cevabı Türkiye’nin alacağı iktisadi ve finansal tedbirlere bağlı olarak değişecektir. Bunu tek başına yapabilir mi? Son beş yılın ekonomi performansına bakıldığında çok zor. IMF ile beraber yapılması daha kolay olacak ancak bunun siyasi bir bedeli olacaktır.