İhracata dayalı ekonomi olmadığımız sürece biz bu zorlukları çekeriz
Türk ekonomisinin önemli sorunlarından biri dış ticaret açığı ve bunun yarattığı cari işlemler açığıdır. Bu durum yeni de değil. Türkiye, 1946 yılından bu yana dış ticaret açığı veriyor.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre ithalat ilk kez 2005 yılında 100 milyar dolar sınırını hemen 3 yıl sonra da 2008 yılında ise 200 milyar dolar sınırını geçti. 2005 yılında 116,7 milyar dolar olan ithalat 2006 yılında 139,6 milyar dolara, 2007 yılında 170,1 milyar dolara, 2008 yılında ise 202 milyar dolara çıktı. 2009 kriziyle 140,9 milyar dolara gerileyen ithalat, 2013 yılında 251,7 milyar dolarla rekor kırdı.2016’da 198,6 milyar dolarla yeniden 200 milyar doların altına gerileyen ithalat, 2017’de 233,8 milyar dolar olduktan sonra hem 2018 hem de 2019 yıllarında azaldı. 2018’i 223 milyar dolarla kapatan ithalat, geçen yılı da geçici verilere göre, 20,3 milyar dolarlık azalmayla 202,7 milyar dolarla tamamladı. Düşüş oranı yüzde 9,1’i buldu.
Gelelim ihracata. İhracat 2007 yılında 100 milyar doları geride bıraktı. 2008 yılında 132 milyar dolara kadar çıkan ihracat, bu rakamı ancak 2011 yılında aşabildi. 2012 yılında 152,5 milyar dolara ulaşan ihracat, 2013, 2015 ve 2016 yıllarında geriledi. 2017 yılında 157 milyar dolara, 2018’de 167,9 milyar dolara çıkan ihracat, geçici verilerle 2019 yılında 3,6 milyar dolarlık artışla 171,5 milyar doları geçti. Artış oranı yüzde 2,1 oldu.
Dikkat çekici olan 2013 yılında 403,5 milyar dolara ulaşan dış ticaret toplamına Türkiye’nin hala yaklaşamaması. Nitekim 2018 yılında 391 milyar dolar olan dış ticaret toplamı 2019’da 374,2 milyar dolara geriledi.
İthalattaki düşüşe bağlı olarak dış ticaret fazlası azalıyor. Bu durum cari işlemler açığına da olumlu yansıyor. 2011 yılında 105,9 milyar dolarla rekor kıran dış ticaret fazlası, 2018’de 55,1, 2019 yılında 31,2 milyar dolara indi. 2011 yılında yüzde 56’ya kadar gerileyen ihracatın ithalatı karşılama oranı da geçen yıl yüzde 84,6’ya ulaştı.
İhracatta ilk sırayı 15,4 milyar dolarla Almanya aldı. Almanya’yı 10,9 milyar dolarla İngiltere, 9,3 milyar dolarla İtalya, 9 milyar dolarla Irak, 8,1 milyar dolarla ABD izledi. Buna karşın, Rusya 22,5 milyar dolarlık ithalat sıralamasında birinci oldu. Bu ülkeyi 18,5 milyar dolarla Çin, 18 milyar dolarla Almanya, 11,2 milyar dolarla ABD, 8,6 milyar dolarla İtalya takip etti.
-Madalyonun diğer yüzü
Şimdi gelelim, madalyonun diğer yüzüne;
Aralık ayında yüzde 6,4 artan ihracat, mevsim ve takvim etkilerinden arındırıldığında yüzde 0,9 gerilediği anlaşılıyor. Yine aynı ay yüzde 14,9 artan ithalattaki artış ise mevsim ve takvim etkilerinden arındırıldığında yüzde 1,1’e geriliyor.
Üstelik 2019’un Ocak-Haziran döneminde sürekli çift hanelerde yüzde 15,1 ile yüzde 27,2 arasında, Temmuz ayında yüzde 8,5 gerileyen ithalat, Ağustos ayından bu yana devamlı artıyor. İthalat, Ağustos’ta yüzde 1,8, Eylül’de yüzde 1, Ekim’de yüzde 8, Kasım’da yüzde 9,7, Aralık’ta yüzde 14,9 arttı.
Buna karşın İhracat dalgalı bir seyir izliyor. Ocak’ta yüzde 6, Şubat’ta yüzde 3,2, Nisan’da yüzde 4,5, Mayıs’ta yüzde 11,8, Temmuz’da yüzde 7,7, Ağustos’ta yüzde 1,4, Eylül’de yüzde 0,1, Aralık ayında ise yüzde 6,4 büyüdü.
Mart’ta yüzde 0,6, Haziran’da yüzde 14,4, Ekim ve Kasım aylarında yüzde 0,2’şer küçüldü.
Enflasyon artışına rağmen döviz kurları yerinde saydıkça, ithalatın yükselmesinden, ihracatın ise sıkıntıya girmesinden daha doğal bir şey olamaz. Buradan döviz kurları yükselsin sonucunu çıkarmamak lazım. Döviz kurlarını yükselmesin, enflasyondaki artış düşsün, üretim maliyetleri azaltılsın.
Toplam ihracatın yüzde 93’ü imalat sanayine dayanıyor. Bu ihracatın sadece yüzde 3,6’sı yüksek teknoloji ürünü. Yüzde 36’sı orta yüksek, yüzde 27,5’i orta düşük, yüzde 32,8’i ise düşük teknoloji ürünlerinden oluşuyor. 161,6 milyar dolarlık imalat sanayi ihracatının sadece 5,9 milyar doları yüksek teknoloji ürünü.
Buna karşın 154,3 milyar dolarlık imalat sanayi ithalatının sadece yüzde 12’si düşük teknoloji ürünlerinden oluşuyor. İmalat sanayi ithalatında ürün payı orta düşük teknolojilerden yüzde 32,1, orta yüksek teknolojilerde yüzde 40,6, yüksek teknolojilerde yüzde 15,3’ü buluyor. Yüksek teknolojili imalat sanayi ürünü ithalatı 23,7 milyar dolara yaklaşıyor.
Sorun ihracatımızın yüksek teknoloji ürünleri ağırlıklı olmaması. Bu gerçekleşmeyince hem yeterince yüksek katma değer elde edemiyorsunuz hem çok daha fazla rakiple mücadele etmek zorunda kalıyorsunuz hem de dalgalanmalardan çok daha fazla etkileniyorsunuz.
Türkiye, ithalatındaki açığı kapatacak, üreten ülkelere büyük döviz geliri sağlayan petrol, doğal gaz, kömür, demir, altın, bakır, fosfat gibi önemli yer altı kaynaklarını yeterince üretemiyorsa, imalat sanayi, tarım ürünü ihraç etmekten başka şansı yok. İthalatı bazı ürünlerin taksit sayılarını 3 aya indirerek sınırlamak değil, ihracatı artırmak, daha fazla ihracat ve ithalat yapmak esastır. Daha fazla ihracatın yolu da bellidir. İhracata dayalı bir ekonomi olmak… Bunu yapamadığımız sürece biz bu zorlukları daha yıllarca çekeriz.
YORUM YAZ