Korona Virüs sonrası için neler yapılmalı
Korona Virüsü ile ilgili gündem, tartışmalar ve fikir alışverişleri son hızla devam ediyor. Bu sırada hem bireyler hem de işletmeler zorlu bir süreçten geçiyor. Bununla birlikte, bahse konu olan sürecin kabullenilip tamamen bekleme durumuna geçilmesi yerine, proaktif bir eylem planı gereklidir.
Bireylerin ve işletmelerin halihazırda gerçekleşen salgın hususu ile etkilerini vizyoner bir bakış açısıyla iyi analiz etmesi, incelemesi, yorumlaması ve yönetmesi şarttır. Şu an için ve geleceğe yönelik doğru kararların verilmesi kritik önem arz edip, kader belirleyici olacaktır. Bir atasözümüzün de vurguladığı üzere, “Usta Kaptan Dalgalı Denizde Belli Olur”.
Bu bağlamda, firmalar öncelikle Korona Virüsü salgının etkilerini makro ve mikro bazda masaya yatırmalıdırlar. Bir başka ifadeyle, salgının ekonomiye genel etkileri, sektörel etkileri ve firmalara spesifik etkileri ayrı ayrı tespit edilmelidir. Açık olduğu üzere, salgının ekonomik etkileri tüm sektörler ve firmalar için aynı değildir. O halde, çözüm yollarının, planların ve stratejilerin de butik olarak özel bir şekilde geliştirilmesi isabetli olacaktır. Belirtilenlerle bağlantılı olarak işletmelerde işgücü tahsisi ve planlamasının, çalışma mesaisi ile mekanlarının yeniden gözden geçirilerek optimum bir denge kurulması doğru gözükmektedir. İçinde bulunduğumuz süreçte, bazı firmalar çalışanlarını işten çıkarmaktadırlar. Her ne kadar engebeli bir yoldan geçiyor olsak da, aslında bu son başvurulması gereken yöntemlerden biridir. Zira, bir işletmenin insan sermayesi en değerli varlığıdır. Salgın bittiğinde ve kriz ortamı normale döndüğünde, rakiplere transfer olan insan sermayesini işletmeye döndürmek çok zor olacaktır. Unutmamak gerekir ki makine, teçhizat ve hatta para daha sonra telafi edilebilir, ancak insan sermayesi her zaman telafi edilemez ve yerini doldurmak uzun bir vakit alabilir. Salgın sürecinde çalışanının yanında olan firmalarda çalışan bağlılığının ve sadakatinin artacağı da rahatlıkla söylenebilir. Bunun yanında, işten çıkarmaların negatif pazarlama ve tanıtım rolünü de göz ardı etmemek gerekir. Bilimsel araştırmalar da, kurumsal sosyal sorumluluk ile işletme finansal performansı arasında pozitif yönlü bir ilişki olduğuna işaret etmektedir.
Ek olarak, firmaların üretim süreçlerini ve maliyetlerini tekrar gözden geçirip değerlendirmeleri doğru olacaktır. Bununla bağlantılı olarak, tedarik zinciri yönetimi ele alınmalı ve gerekirse yeni kararlara imza atılmalıdır. Firma çalışanları, müşterileri ve tedarikçileriyle bir çember oluşturmalı, şeffaf ve tam bilgi alışverişini hızlı bir şekilde sağlamalıdır. Böylece, sürecin halihazırdaki durumu, kararlar ve beklentiler hususunda tüm paydaşlar nezdinde farkındalık oluşacaktır. Tedarik zinciri hususunda aynı zamanda özellikle salgından daha az etkilenen ülkeler ve bölgeler belirlenmelidir. Bu ülkeler ve bölgelerde bulunan tedarikçilerle bağlantılar kurularak her türlü olumsuz potansiyel etkiye karşı şimdiden alternatifler geliştirilmelidir.
Ayrıca, işletmeler mevcut finansman kaynakları ile devlet tarafından sunulan teşvikleri yeniden gözden geçirmeli, yararlanma yollarını belirleyerek aksiyon almalıdır. Sözlü anlaşmalar ile yazılı sözleşmeler mercek altına alınarak konjonktüre uygunluk denetimi yapılmalıdır. Dolayısıyla, salgın ve ekonomik etkilerini onarıcı, hatta süreci bir fırsata çevirebilecek yaklaşım benimsenmelidir. İyi firmalar krizleri atlatır, çok iyi firmalar ise krizleri fırsata çevirerek krizlerden daha güçlü çıkarlar. Albert Einstein’ın da söylediği gibi “Karışıklık içinde basitliği bul. Gürültü içinde ahengi yakala. Her zorluğun ortasında bir fırsat yatar”.
Örnek vermek gerekirse General Motors (GM) bazı tesislerini kapatıyor, ancak eş zamanlı olarak Korona Virüsü’nden etkilenen hastalar için solunum cihazı üretmenin yollarını arıyor. Solunum cihazı, General Motors’un (GM) iş kolunun tamamen dışında bir alan olmasına karşın firma krizi fırsata çevirmek için büyük bir uğraş veriyor. 3M ve Ford firmaları da solunum cihazı üretimi için işbirliği yapmaya karar verdiler. Türkiye’de ise LC Waikiki üç milyon adet maske üreterek devlete hibe etme kararı aldı ve güzel bir sosyal sorumluluk örneği sergiledi. Bunların yanında günümüzde bireyler bilgisayar ve internet başında daha önce hiç yapmadıkları kadar vakit harcıyorlar. Dolayısıyla, çevrimiçi (online) eğitimler ve danışmanlık faaliyetleri de krizin fırsata çevrilme noktasında yardımcı olabilir. Bundan başka, müşterilerin azaldığı ve iş yoğunluğunun düştüğü firmalar, daha önce zaman ayıramadıkları projeler üzerinde çalışabilir, salgın sonrası bu projeleri hayata geçirme planlarına işlerlik kazandırabilirler.
Korona Virüsü’nün firmalar üzerindeki ekonomik etkilerine hazırlıklı olunması için danışmanlara da işletme yönetimlerine kılavuzluk etme hususunda önemli görevler düşüyor. Danışmanların, ilk adım olarak matrisler ve tablolar oluşturarak tüm sektörleri listelemeleri, her bir sektör için risk oranlarını, pozitif-nötr-negatif olarak salgından etkilenme yönlerini, salgından etkilenme derecelerini ve talep edilen/edilecek ürün ile hizmetleri belirlemeleri gerekir. İlaveten, iyimser-orta-kötümser şeklinde üç kademeli senaryo tahminleme modellerini sektörler ve işletmeler için oluşturmaları akıllıca olacaktır.
Artı olarak, işletmelerin salgın sürecinde daima likidite durumlarını kontrol etmeleri doğru bir hamledir. Özellikle, faaliyetlerin devamı için yeterli likiditeye sahip olunması şarttır. İşletmede likiditenin düşük olması maaş ve borç ödemelerinde büyük sorun teşkil edebilir. Eğer likidite arzu edilen seviyede değilse, firmalar üretimde kullanılmayan, verimlilik ve katma değer yaratmayan atıl duran varlıklarını belirlemeli, gerekirse bunları elden çıkararak likit varlıklara dönüştürmelidir. Benzer şekilde, nakit akış yönetiminin ve stok planlamalarının da efektif bir şekilde yapılması gereklidir. İşletmelerin iş yaptıkları başka işletmelerle halihazırda sözleşmeleri olmaları, ancak karşı işletmelerin salgın nedeniyle ödemelerini yapmakta zorlanmalı söz konusu ise, barter’ın mümkün olduğu durumlarda bu yönteme başvurulabilir.
Muhasebe ve finans departmanları gibi, insan kaynakları departmanı da salgın sürecinde sorumluluk üstlenmelidir. Salgının ekonomik etkilerinin yanında psikolojik etkileri de olduğu hatırlanarak, firma personelinin psikolojik durumu periyodik olarak izlenmelidir. Bir önlem olarak, uygun firma araçları toplu taşıma kullanan işletme personelinin ulaşımı için tahsis edilebilir. Aynı zamanda, halihazırda aktif olarak çalışmakta olan personelin salgından etkilenme riskine karşı, yedek personel ve alternatif görevlendirmeler gibi opsiyonlar hazır olmalıdır. İşletmedeki personellerin diğer departmanları tanımları ve bu departmanlarda çalışan personelin işlerine aşina olmaları da gelecekte karşılaşabilecek riskleri düşürebilir.
Bilgi işlem departmanları da gerekli olan durumlarda otomasyon ve uzaktan çalışma sistemlerinin kurulması için işletme üst yönetimini teşvik etmelidir. Bunun yanında, dijital işletme yatırımlarının hızlandırılması gereklidir. Otomasyon, uzaktan çalışma sistemleri ve dijital işletme yatırımları yapılırken, eş zamanlı olarak bunlarla ilgili güvenlik zafiyetleri ve açıkları da kontrol edilmelidir. Veri güvenilirliği ve gizliliği konularında işletme personeline gerekli eğitimler verilmelidir.
Korona Virüsü ve ekonomik etkilerinin, her zaman bu şekilde devam etmeyeceği de açıktır. Zira, günümüzde teknolojinin ve tıbbın gelmiş olduğu nokta düşünüldüğünde Korona Virüsü’ne kesinlikle çare bulunacaktır. Peki Korona Virüsü sonrasında bizi nasıl bir Dünya bekliyor ve iş hayatında ne gibi değişiklikler olacak? Salgın sonrası atmosfere ve senaryolara hazır mıyız?
Öncelikle, uzaktan ve internet üzerinden çalışma hususunda işletmeler salgın sonrasında belirli bir öğrenme ve tecrübe seviyesine ulaşacaklardır. Bir takım maliyetleri uzaktan ve internet üzerinde çalışma sayesinde elimine edebildiğini gören firmalar, faaliyet yapıları ile süreçlerini belli oranlarda değiştirebilirler. Esnek çalışma sistemlerinin uygulanışı daha fazla gözlemlenecektir. Aynı zamanda, içinde bulunduğumuz salgın hadisesi gibi kriz ortamlarının yönetimi için işletmeler özel ekipler belirleyecek ve gelecekte benzer durumlar oluşursa bu ekiplerden esnek bir şekilde yararlanacaklardır. Bununla birlikte firmalar teknolojiye hakim, farklı özelliklere sahip ve birbirini ikame edebilen personel istihdam etmeye her zamankinden daha çok dikkat edeceklerdir. İşletmelerde tüm kademelerde daha şeffaf ve dürüst iletişim kanalları oluşturulacaktır.
Belirtilenlerin yanında, geçmişe göre çok daha fazla alternatifli üretim süreçleri, tedarik zinciri yönetimi süreçleri, stratejik ve çözüm ortaklıkları söz konusu olacaktır. Tam istihdam modelleri yerine proje bazlı istihdam modelleri üzerinde daha fazla düşünülecektir. Sosyal sorumluluk inisiyatiflerinin ekonomik ve finansal etkileri daha çok araştırılacak, firmaların da gündemini daha yoğun bir şekilde işgal edecektir. İşletmeler, beklenmedik durumlar için geçmişe göre daha çok rezerv para tutma eğiliminde olacaklardır. Likidite kontrolü, nakit akış yönetimi ve stok planlaması hususlarında firmalar daha dikkatli olacaktır. İş rotasyonu (rotation) ve personel güçlendirme (empowerment) uygulamaları da önümüzdeki süreçte artabilir. Teknoloji yatırımları bir taraftan artarken siber güvenlik, veri güvenilirliği ve gizliliği konularında daha hassas olunacaktır.
Eğitim sektörüyle ilgili olarak, salgın sonrası bazı okulların ve üniversitelerin uzaktan eğitim programları açmaları söz konusu olabilir. Korona Virüsü’nün yaratmış olduğu kriz ortamında uzaktan eğitim konusunda edinilen bilgi, tecrübe ve birikim, bir takım eğitim kurumları tarafından yeni programlar açarak ve uzaktan eğitime de geleneksel eğitim yanında işlerlik kazandırarak değerlendirilmek istenebilir. Ancak, salgın sonrası uzaktan eğitimin geleneksel eğitimi asla tam anlamıyla ikame edilemeyeceği, yerini dolduramayacağını da kavranmış olacaktır. Geleneksel eğitimin sunduğu kalite ve birebir iletişim olanakları net bir şekilde anlaşılacaktır. Üstelik, geleneksel eğitimde sosyalleşme ve network oluşturma hususlarının da ön plana çıkması bu noktada önemlidir.
Önümüzdeki süreçte işletmelerin, firma tesislerinin ve çalışanların muhtemelen hijyene karşı çok daha hassas oldukları görülecektir. Örnek vermek gerekirse, Amerika Birleşik Devletleri’nde (ABD) 11 Eylül saldırıları beklenmeyen bir olaydı. Bu saldırılar sonrası havalimanlarına gelen sıkı önlemleri ve kontrolleri hatırlayalım. 11 Eylül saldırılarının üzerinden yıllar geçmesine karşın, bahse konu olan sıkı önemler ve kontroller hala devredeler. Korona Virüsü salgını da beklenmeyen bir olaydı ve muhtemelen daha sıkı hijyen uygulamalarına yol açacaktır.
Son olarak şu anda sadece Korona Virüsü’ne karşı değil, Korona Virüsü’nün ruh ikizi olan Sosyo-Ekonomik Etkiler’e karşı da mücadele ettiğimiz unutulmamalıdır. Hem bireysel, hem de işletme bazında halihazırda attığımız her stratejik adım bir taraftan bugün kazanmamızı sağlarken, diğer taraftan da geleceğimizi şekillendirmelidir. Korona Virüsü ve ruh ikizine karşı olan mücadeleyi kaybetmemek için daima bir adım önde olmalı ve uzun vadeli vizyoner bir bakış açısıyla zamanın ötesine geçmeliyiz.
YORUM YAZ