Dr. Ceyhun KIR

Dr. Ceyhun KIR

Yazarın Tüm Yazıları >

Kredi derecelendirmesi ne değildir?

A+A-

Başlıktaki sorunun aslında çok net bir cevabı var: Kredi derecelendirmesi bir yatırım tavsiyesi değildir…

Ayrıca, yüksek nota sahip şirketlerin örneğin borçlarını kesin ödeyeceği, düşük notluların ise kesin iflas edeceğini iddia etmez. Zaten derecelendirme raporlarının bir yerlerinde bu durum farklı kelimelerle de olsa ifade edilir.

Oysaki konu hakkında “bilgisi olmadan fikri olan” kişiler, yatırımcı nezdinde yanlış algılar oluşturuyorlar. Malum son zamanların modası bu, algı oluşturma işi. Hemen her alanda oluşturulan algılarla işlerini yürütmeye çalışanlar çok. Tabi bu arada olan, gerçeğin farkında olmayan kişilere oluyor. Örneğin bu yazının hedef kitlesi olan bireysel yatırımcılar, gerçekleri örten bu algılar yüzünden hatalı kararlar verebiliyorlar.

O zaman biz de söz konusu yanlış algıyı bozma adına, bu konuya bir bakalım. Çok karmaşık ve teknik bir alan olmasına rağmen temelinde çok basit bir fikir yatıyor derecelendirmenin. O da şu: Bir şirkete ortak olarak ya da borç vererek para yatıran yatırımcılar bu paralarını anapara ve faiz olarak zamanı geldiğinde geri alıp almayacaklarını merak ederler. Bu nedenle şirket hakkında bilgi sahibi olmak ve şirketin borçlarını ödeme olasılığını öğrenmek isterler. İşte derecelendirme işi, yaklaşık 100 yıl önce, yatırımcıların bu talepleri ile ortaya çıkmış.

Basitçe şöyle diyebiliriz; kredi derecelendirmesi bir şirketin borçlarını anapara ve faiz olarak zamanında ödememe olasılığını (temerrüt veya default) ortaya koyan teknik bir faaliyettir. Bulundukları ülkenin kamu otoritelerinden yetki alarak, ki Türkiye’de bu otoriteler SPK ve BDDK’dır, sadece derecelendirme faaliyeti yürütmek için kurulan bağımsız derecelendirme şirketleri tarafından yapılıyor bu iş.

Ancak şirketler yetki alırken, ödememe olasılığını nasıl hesaplayacaklarını gösteren metodolojilerini de ilgili kamu otoritesine sunuyorlar ve faaliyetlerini bu metodolojiye göre yürütüyorlar. Çeşitli istatistiki ve matematiksel yöntemler kullanılarak, oldukça karmaşık hesaplamalar ile bir şirketin temerrüt olasılığı ortaya çıkarıyorlar. Bu hesaplamalarda mali tablolardan elde edilen finansal oranların yanı sıra, sektörü ve ülkenin şartları, şirketteki yönetim ve denetim uygulamaları, şirketin hedef pazarlarının durumu ve şirkete sağlanan destekler de girdi olarak kullanılıyor. Derecelendirme şirketinin elde ettiği temerrüt olasılığı ham olarak kamuoyuna açıklanmaz. Yine yöntemi önceden belirlenen bir şekilde bu sayısal sonuçlar, genellikle harflerle ifade edilen sembollere dönüştürülür ve raporla birlikte kamuoyuna açıklanır.

Uluslararası yatırımcılar gözünde muteber olan dört büyük derecelendirme kuruluşu var Dünya’da: S&P, Moody’s Fitch ve JCR. Bunların yanı şıra Çin’den Dogong adlı kuruluşun da hatırı sayılır bir yeri bulunuyor piyasada. Ayrıca çeşitli ülkelerde yerel nitelikte çok sayıda derecelendirme kuruluşu da kendi ülkelerinde faaliyetlerini yürütüyorlar.

Dört büyük kuruluşun kullandıkları semboller ufak farklılıklarla birbirine benzer. Örneğin temerrüt olasılığı en düşük olan en yüksek not AAA ile ifade ediliyor. Sonrasında temerrüt olasılığı artıkça sırası ile AA+,AA, AA-, A+,A,A-, BBB+, BBB, BBB- sembolleri kullanılıyor. Bu en yüksek 10 not kademesi genellikle yatırım yapılabilir seviyeler olarak kabul ediliyor. Bu kademelerin altında yer alan, BB+, BB, BB-, B+, B, B-, 6 adet not kademesi spekülatif seviye olarak değerlendiriliyor. Temerrüt olasılığı en yüksek olan en düşük iki not seviyesi ise C ve D harfleri ile sembolize edilmiştir.

Şimdi, her derecelendirme kuruluşunun aşağı yukarı18-20 not kademesi var. Bir bireysel yatırımcının bilmesi gereken şu; en yüksek not olan AAA’ya sahip bir şirketin bile çok küçük de olsa borçlarını geri ödememe olasılığı bulunmakta. En yüksek ilk 10 kademenin, genel olarak yatırım yapılabilir seviye olarak adlandırılması yanıltmamalı. Her not kademesinin, yüksek nottan düşüğüne doğru artan bir temerrüt olasılığı vardır. Benzer şekilde en düşük nota sahip şirketlerin kesin olarak borçlarını ödemeyeceklerini söylemek de mümkün değil. Ödememe olasılıkları yüksek olmasına rağmen günü geldiğinde bu şirketler de borçlarını pekâlâ ödeyebilirler. Nitekim büyük uluslararası yatırım fonlarının yöneticileri, çöp tahvil veya çürük tahvil (Junk bond) denen ve notları C ve D seviyesinde olan şirketlerin tahvillerine de yüksek getiri elde etmek için yatırım yapabilmekteler.

Bu durumda kredi derecelendirme notları ne işimize yarayacak? Öncelikle şirketlerin borçlarını ödeme kapasitesi bağımsız ve tarafsız bir kuruluş tarafından değerlendirilip sayısal hale getirildiği için, yatırımcılar üstlenecekleri riskler konusunda en az maliyetle fikir sahibi olacaklarıdır. Ayrıca tahvil getirileri şirketlerin not seviyelerine göre çeşitlenecek, yüksek nota sahip tahviller daha düşük getiri vadederken, notlar düştükçe daha yüksek getiriler elde etmek mümkün olacaktır. Çünkü düşük notlar daha yüksek risk anlamına geleceği için bu şirketler tahvillerini satmak için yatırımcılara yüksek faiz sunmaları gerekecektir.

Kısaca özetlemek gerekirse, bireysel yatırımcı açısından kredi derecelendirme notu üstleneceği risk konusunda bir fikir vermekte, böylece risk yönetiminin en ucuz maliyetle yapılabilmesini sağlamaktadır. Böylece bireysel yatırımcı kendi risk iştahına uygun olarak, yatırım yapacağı tahvilin risk-getiri analizini yapacak ve daha isabetli kararlar verebilecektir.  

Önceki ve Sonraki Yazılar

YORUM YAZ

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar; inançlara saldırı içeren ve doğru imla kuralları ile yazılmamış,ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.