Metin TÜRKYILMAZ

Metin TÜRKYILMAZ

Borsatek
Yazarın Tüm Yazıları >

Merkez Bankası faiz indirmeli mi?

A+A-

“Normal” batı kökenli bir sözcüktür. Anlamı da “alışılagelen, olağan, aşırılığı, eksikliği olmayan, ortalama durum” demektir. Bu anlamda, aşırılığı, eksikliği olmayan tabiri faizde normali anlatmakta öne çıkıyor. Ne olması gerekenden aşırı, yüksek ne de olması gerekenden eksik, düşük.

 

Şu unutulmamalıdır: Faiz, enflasyondan azade düşünülemez. Enflasyon yükselince faiz yükselir, düşünce düşer. Tabii parayı kullandırma yetkisi olan yani finans kuruluşu, faiz seviyesini belirlerken, hedef enflasyon tahmininde bulunur. Şu anda geçmiş bir yılda gerçekleşen tüketici fiyatları enflasyonu yüzde 10,56. Banka kredi verirken, hesabını, bu enflasyonu yani geçmişi baz alarak yapmaz. Eğer yıllık kredi verecekse gelecek bir yıllık dönemdeki enflasyonun ne kadar gerçekleşeceği tahmin ederek ve üzerine karını düşünerek faiz oranını belirler. Tabii kredi de sadece faize bakmak yetmez. Dosya parası, komisyon gibi, hesap işletim ücreti gibi faiz dışı alınan paralara da bakmak gerekir. Tabii faizi de net düşünmek gerekir. Banka sigorta muameleleri vergisi gibi brüt faizden yapılan kesintileri de göz önüne alır.

 

İşin bir diğer yönü de banka cebinden bu parayı kullandırmaz. Mevduat bulması gerekir. Mevduatı veren tasarruf sahibi ise eğer konunun uzmanı değilse mevcut yani geçmiş enflasyonu baz alarak ve diğer yatırım araçlarının getirisine de bakarak hesabını ve tercihini yapar. Şu anda olduğu gibi enflasyon yüzde 10,56 ise para sahibi bu orandan fazla net faiz elde etmek ister. Ama parasını değerlendireceği daha fazla getiri sağlayan yatırım aracı yoksa veya o yatırım aracının riskini almak istemiyorsa enflasyonun altına bir faiz gelirine de razı olabilir.

 

Durum basitçe böyle olduğuna göre, gelelim faizde normale. Geçmiş enflasyon yüzde 10,56, Yeni Ekonomi Programı’na (YEP) göre gelecek bir yıllık dönemde (2020 yılında) gerçekleşecek enflasyon ise yüzde 8,5. Tabii bu hedef enflasyon tutturulabilir mi onu bilemem ama en azından maliye ve para politikalarının bu hedefin gerçekleşmesi yönünde belirleneceğini ve uygulanacağını düşünürsek güçlü bir ihtimaldir.

 

Merkez Bankası da mevcut enflasyona ve gelecek bir yıllık enflasyon hedefine göre hareket edecektir. Bankanın, bu nedenle yüzde 24’e kadar çıktıktan sonra kademeli olarak yüzde 14’e indirdiği politika faizini, 12 Aralık Perşembe günü en az yüzde 12’ye çekeceğini tahmin ediyorum. Uzmanların tahminleri 100-200 baz puan arasında olsa da bence Merkez Bankası politika faizini en az 200 baz puan indirecek. 250 baz puan indirip faizi yüzde 11,5’e çekerse de benim için sürpriz olmaz. Çünkü, bankanın genel politikası enflasyonla mücadele için faizlerin düşürülmesi yönünde. Yani banka, reel faizin sıfıra yakın olması gerektiğine inanıyor. Böylece hem enflasyonla mücadele edebileceğini hem de büyümeyi hızlandıracağını sanıyor. Bu bence yanlış. Faizleri yükselterek, sıkı para politikasıyla enflasyonu düşürebilirsiniz. Örneğin ikinci petrol şoku sonrasında, 1980’de, ABD, ortalamada yüzde 13,5, yıl sonunda yüzde 11,9'a çıkan enflasyonu düşürmek için politika faizini yüzde 15,5’e kadar çıkarmıştı. Ve bu politikayla 1983 yılında ortalama enflasyonu yüzde 3,2'ye, yıl sonu enflasyonunu yüzde 3,9'a çekmişti. Bu politikayı uygulayan dönemin ABD Merkez Bankası, FED'in Başkanı Paul Volcker, dün 92 yaşında vefat etti.

 

Bence Merkez Bankası’nın enflasyonun en az 2-3 puan üzerinde faiz belirlemeye devam etmesi gerekir. Aksi takdirde sıkı para politikası sürdürülemez, kısa vadede de enflasyondan bu ülke kurtulamaz. Bundan dolayı bence Merkez Bankası faizi daha fazla düşürmemelidir.

 

Faizi daha fazla düşürebilmek için öncelikle enflasyonu kontrol etmek gerekir.

 

Sonuç olarak, enflasyonun ve dolayısıyla faizin düşük olması için;

 

Madde madde sayacak olursak.

 

İstikrarlı, en azından kısa ve orta vadede geleceği, hedefleri, politikaları belli bir ekonomik yapı oluşturulmalıdır.

 

Siyasi riskler en aza indirilmelidir.

 

Zamanında sonuçlanan, düzgün işleyen, adil bir adalet sistemi ve insan haklarına dayanan sosyal hukuk devleti kurulmalıdır.

 

Kontrol edilebilir bir bütçe açığı, uzun vadeli, dengeli, milli gelire uyumlu bir iç ve dış borçlanma yapısı, sürdürülebilir cari işlemler dengesi hedeflerine ulaşılmalıdır.

 

Kurların ekonominin gereklerine göre dalgalanmasına müsaade edilmelidir. Çok değerli TL’nin, önünde sonunda devalüasyona ve ekonomik krize neden olacağı unutulmamalıdır.

 

Kredi mevduat dengesi iyileştirilmeli, kredi ihtiyacını karşılayabilecek mevduat büyüklüğüne ulaşılmalıdır.

 

Hesap verebilen bir yönetim yapısına, adil bir vergi düzenine geçilmeli, kayıtsız ekonomi sınırlandırılmalıdır.

 

Bağımsız bir Merkez Bankası ve iyi tespit edilmiş, maliye politikasıyla uyumlu bir para politikası oluşturulmalıdır.

 

Yüksek hızlı ama riskli, kriz potansiyeli barındıran ekonomik büyüme yerine, uzun vadeli bir süreçte istikrarlı büyüme sağlayan bir ekonomik yapı tercih edilmelidir.

 

İstihdam yaratan, verimlilik ve rekabet odaklı, tasarrufa, yatırıma, üretime ve ihracata dayalı bir ekonomik yapı kurulmalıdır.

 

Bu maddelere başka maddeler de eklemek mümkündür.

 

Peki yüksek enflasyon ve yüksek faizden yakınan bizler, bu maddelerin kaçını yerine getirebiliyoruz.

 

ABD, Japonya, Almanya, İngiltere, Fransa gibi gelişmiş ülkeler bu maddelerin büyük bölümünü yerine getirdikleri için enflasyonları “normal” düzeylerde yüzde 2’lerde seyrediyor. Faiz oranları da bu enflasyona uyumlu olarak belirleniyor.

 

Biz de bu ülkeler gibi ülkemizi yönetebilirsek, onlar gibi bir ekonomik yapı kurabilirsek enflasyon da faiz de sorun olmaktan çıkar.

Önceki ve Sonraki Yazılar

YORUM YAZ

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar; inançlara saldırı içeren ve doğru imla kuralları ile yazılmamış,ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum